06 Nisan, 2008

SOKAK SESLERİ VE ESARET


Çocukluğumuzda her şey ne kadar saftı. Oyunlarımız, oyuncaklarımız, elbiselerimiz ve sokaklar.

Oyunlar ve oyuncaklar cinslere göre ayrılık gösterirdi. Kız çocukları bez bebeklerle oynardı. Mısır püskülünden olan uzun saçlı bez bebekler, daha sonra yerini mika’dan veya sertleştirilmiş plastikten yapılmış bebeklere bıraktı.
Minik tencereler, tavalar ve fincanlar ile bir kilim, evimizin bütün mobilyalarıydı. Evin önündeki bahçenin bir köşesi, kendi dünyamızdı. Mahallenin diğer çocuklarından ailemiz olurdu, baba ve çocukları ( ailemizden öyle görmüştük).

Erkek çocukların ellerinde ya bir sapan ya da bir tabanca, ya avcı olur ya da savaşçı (savaşan dedelerin torunlarıydı onlar).Evde kesilen tavuk tüylerinin kanatlarından alınıp başa takılır, yüze de kömürden makyaj yapılır kızıl dericilik oynanırdı.
Rengarenk misketler, gazoz kapakları, konserve kutularıydı oyuncakları.

Bazen de bir sınıf haline getirilirdi bahçenin diğer bir köşesi, karma halinde öğretmencilik oynanırdı.
Ya doktorculuk. Ayrı bir meslekti çocuklar için.

Sek sek oynamak, ip atlamak, şimdiki söylemle, aletsiz spor yapmaktı o zamanlar.
Yaramazlık zamanı geldiğinde de, komşu kapılarının zilleri çalınır ve kaçılırdı. Saklanılan yerden muzırca gülünürdü ‘’ kim o’’ diyen sese.

Elbiselerimiz annelerimizin markasını taşırdı. Ya basmadan ya da pazenden dikilirdi, mevsimine göre. Rengarenk çiçekli pazenler, bizim mankenliğimizde giyilirdi sokak podyumlarında.

Sokaklarımız araba sesini bilmezdi. Top oynayan çocukların sesini, macuncuların, dondurmacıların, akşam olunca da bozacıların sesini tanırdı.

Şimdi çocukların adı, ya apartman çocuğu ya da bilgisayar çocuğu oldu. İlkel yapılan oyuncakların yerini, markalı mağazalardan alınan bebekler, bilgisayar oyunları aldı.
Özgürce sokaklarda büyüyen bizler, çocuklarımızı sokağa göndermeye korkar olduk. Boğduk onları evlerin içersine, sosyal yaşamdan alıkoyduk.

Sokaklar artık eskisi gibi güvenli değil. Ya hızla geçen bir arabanın acı fren sesi, ya maçtan değil de savaştan çıkmış taraftarların sesiyle inliyor.
Bir bakıyorsunuz bir gün kırmızı güvenlik şeridiyle ayrılmış bir bankanın önünde, polisler.
Konan şüpheli paketi imha ediyorlar.

Genç bayanın, ya da maaş kuyruğundan çıkmış yaşlı teyzenin çığlığı duyuluyor diğer sokakta ‘’ yetişin çantamı çaldılar’’ diye.

Diğer sokaktan gelen sesleri, yakınlaştıkça anlıyorsunuz. Ya şehit cenazesi olduğunu ya da bir mitingde atılan slogan seslerini.

Sokaklarımız artık sessiz ve güvenli değil. Çocuklarımız evcilik, doktorculuk oynayan, topaç çeviren çocuklar değil.

Her şey o kadar eskide kaldı ki.
Bizler de geçmişteki hatıraları bir bohçaya koyduk, televizyonlardaki dizilerin esiri olduk.

Yasemin Gürtürk
5/ Nisan/ 2008


0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa