30 Mayıs, 2008

PRF.DR. ZEKİ FINDIKOĞLU - GÖNÜLLÜ SÜRGÜN




Uluslar arası üne sahip İznik'li Profesör Dr. Zeki Fındıkoğlu’nun, Vehbi Koç Vakfı ve Bilkent Üniversitesi tarafından hazırlanan sergisi, Koç Vakfı Bağ Evi Kültür merkezinde tarihinde açıldı. Sergi 15 Haziran 2008 kadar sürecek.

İznik’in Boyalıca Kasabasından bir ailenin çocuğu olan sanatçı 1965 senesinde Devlet Güzel Sanatlar Akademisine ( Mimar Sinan Üniversitesi) kabul edildi.
Türkiye’nin en tanınmış ressam ve hocalarından olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, Neşet Günal ve Adnan Coker atölyelerinde eğitimini tamamladıktan sonra,1973 senesinde The George Washington Universitysi’ne davet edilen sanatçı Amerika Birleşik Devletlerine doktora yapmak için gitti. 1975’te eğitimini tamamladıktan sonra University of District of Columbia’ya Profesör olarak giren Zeki Fındıkoğlu, ABD dört değişik üniversitede Profesör ve Güzel Sanatlar Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. 1990’dan bu yana Maryland Eyaleti Üniversite siteminin bir parçası olan Montgomery College’de Güzel Sanatlar, Computer Graphics, Tiyatro ve Müzik bölümlerinin başkanlığını yapmaktadır

Aziz Nesin ve Talan Sait Halman’la beraber kitaplar resimleyen sanatçı, çalışmalarına ABD’de ve Türkiye’de devam etmektedir. Eserleri İstanbul Modern ve Sabancı Müzeleri koleksiyonunda olan Uluslar arası ortamda yüzün üzerinde kişisel sergiler açmış ve ödüller kazanmıştır.



Türk Kültür Vakfı tarafından en başarılı Türk Ressamları listesine alınan sanatçı Türk Kültürünü ve Sanatını yaptığı resimler ve yazdığı kitaplarla dünya çapında tanıtmaya devam etmektedir.




Ankara’daki sergi, 12 Mart- 15 Haziran 2008 tarihleri arasında devam etmektedir.Aşağıda Vehbi Koç Vakfında açtığı sergi ile ilgili Gerçek yazışmalar sanatçımızın ne denli bir sevgi ve saygı ile karşılandığını göstermektedir.



Profesör Dr. Zeki Fındıkoğlu’nun Açılış için yazmış olduğu konuşmanın metni:

Gönüllü Sürgün
Sene 1946 ana baba İnik’li ben Korkuteli’nde doğmuşum. Baba mesleği şu dağ benim bu köy senin, Türkiye’yi İzmir’den Siirt’e kadar dolaşıp durmuşuz. Son durak Kütahya.
Vay benim memleketim neler varmış, neler yokmuş. Hepsini görmüşüm, bütün türküleri çalıp söylemiş, anam ve ninemden yüzlerce masalı gaz lambasının ışığı altında dinleye dinleye ezberlemişim.
Sene olmuş 1965. Alıp başımı İstanbul’a gitmişim. Beş yaşından beri bir elimde kağıt, bir elimde kalem resim yapıp dururken, bir de baktım ki İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir elimde fırça bir elimde tuval boyayıp duruyorum.
Mezun olup askere gidiyorum yine gurbetlik; İzmir, Ankara. Bir dikili ağacım yok. Resmimi yapıp türkümü söyleyip duruyorum. Sene 1973 Mayısın 15’I, yalın ayak başıkabak Edirne’den otobüsle Türkiye den ayrılıyorum. Önce minareler, sonra kavak ağaçları bir bir küçülüp yok oluyorlar, gönlüm geride vücudum yolda derviş usulü, bilmediğim görmediğim duymadığım yerlerde dolanıp duruyorum.

Artık gönüllü sürgünüm. Ama döneceğim bir yer var, oda memleketim.
Ayrılık acısı ne zor şeymiş. Dönsen dönemezsin, gitsen gidemezsin, için için ağla gez dur.
16 Haziran 1973 New York hava alanında Amerika’ya ayağımı basıyorum. Dünyanın yarısını dolanıp yine gurbete düşmüşüm, hep gözüme memleketim geliyor. Bir yolunu bulup Atlantik Okyanusu’nun kenarına oturuyorum, gözlerimi kapatıp ellerimi soğuk sulara sokup. Başlıyorum hayal etmeye, Okyanuslar aşıyor denizlerden geçiyor Akdeniz, Ege, Marmara derken İstanbul’da buluyorum kendimi, İçimdeki ayrılık acısı sanki biraz azalıyor. Ondan beri gönlüm Türkiye’de kendim gurbette, bu gün yarın dönerim diye yaşayıp gidiyorum.

Gurbet bana memleketimin kültürünü ve sanatını daha bir sevdirdi. Bana kendimi önce Türk, sonra Zeki Fındıkoğlu olmayı öğretti.
Zeki FINDIKOĞLU




Kaynak: İKEA(İznik Kültür Eğitim Araştırma Derneği)

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa