14 Mart, 2009

DAMSIZ REFAKATÇİ- 14 MART TIP HAFTASI



14 Mart Tıp bayramı bütün sağlık çalışanlarına kutlu olsun.

Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire isimli tıp okulunun açılış tarihi olan 14 Mart 1827
modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilerek, bu gün tıp bayramı olarak kutlanmak üzere ilk kez ülkemizdekabul edilmiş ve 1. Dünya savaşı sonunda İstanbul'un işgal edildiği günlerde, yabancı işgal kuvvetlerine karşı bir tepki için ilk kez 1919 yılında kutlanmıştır.

Her kurumda olduğu gibi sağlık kurumunda da çeşitli sorunlar altında kutlanıyor ne yazık ki bayram denilen, kutlama.

Oysa bayram sevinç olmalı, oysa bayram sorunsuz girilen bir kutlama olmalı.
Mitink havasında geçen bu tıp bayramının yanısıra, tıpta gelişen teknolojinin ülkemizde de kullanılması, gelinen yolda başarıların yer aldığı bir ülke doktorlarının olması sevindiricidir tabiki.
Atatürk bunu çok güzel bir sözle dikkat çekmiştir; "Beni Türk doktorlarına emanet ediniz"
Bilindiği gibi tıp mesleği cins, ırk farketmeden yerine getirilmesi gereken bir meslek kurumudur.
Bu etik anlayış ne kadar yerine getiriliyor, o tartışılması gereken bir konu olmaya başladı.
Ülkemizde geç te olsa "Aile Hekimliği" sistemi pilot bölgeler seçilerek yürürlüğe girdi.
Doğu illeri başta olmak üzere bir çok kentte uygulanmaya başlandı.

Aile Hekimliği, bilindiği gibi her mahallenin sağlık ocağına kavuşması ile kolaylaşıyor. Buralarda oturan halk, kendi mahallesindeki sağlık ocağına baş vurarak aile hekimini seçiyor ve sisteme dahil oluyor.
Ve tedavi için ya sağlık ocağına gidiliyor, sıra beklemeden aile doktorunuzla görüşebiliyorsunuz, yada yatak hastası olanlara da bağlı olunan sağlık ocağındanaile hekimi eve gelerek tedavisini yapıyor.
Buraya kadar herşey güzel. Ancak buradan sonra bazı zorluklarla karşılaşmak mümkün olabiliyor.

Sağlık görevlilerinin can güvenliği gibi, bir doktorun kaç hastaya bakabileceği gibi, ya da 24 saat üzerinden verilen bu hizmette hasta kendi hakkını isterken, doktorun bu süreye ne kadar katlanabileceği gibi. Bizim toplumumuz o kadar güvensiz bir toplum olmuş ki işte burada karşılıklı güvensizliği görebiliyoruz.

Bir hafta önce hayatını kaybeden kayınpederim Elazığ' da oturuyordu.Aile hekimliği burada da var
Yatak hastası olduğu için, götürülmesi zor olmasına rağmen, hastahanede yapılması gereken tedaviler için ambulans hizmetinden yaralanarak, hastahaneye götürdümüz zamanlar da oldu. Kolay tedaviler ( serum takılması, enjektör yapılması, sonda değişimi gibi) için ise bağlı olduğu sağlık ocağından yardım alabileceğimiz söylendi.
Yani bağlı olduğu sağlık ocağından, aile hekimimizi veya sağlık memuru veya hemşireyi alıp eve getirebileceğimiz söylendi.Çok memnun olduk tabii.
Bu hizmeti bir kaç kez kullandık. Gayet memnun kaldık.

Ancak kayınpederimin ölümünden bir gün önce, iyice fazlalaşan ağrılarını gidermek için morfin vurulması gerekiyordu. Bunun için eşim sağlık ocağına gitti.
Bir doktor veya hemşire almak üzere.
Erkek doktor şuan çok işi olduğunu , arabamız varsa bir hemşire verebileceğini söylemiş. Eşim, yer yakın olduğu için arabayla gelmediğini, ama bunun zorunlu olması durumunda bir taksi tutabileceğini ifade etmiş.
Bu kez de doktor, yanınızda bir bayan var mı diye sormuş.
Eşim, yalnız geldiğini ve bunun ne önemi olduğunu sorunca doktordan aldığı cevap; size nasıl güvenebiliriz olmuş.

Bu nasıl bir sistem, hem aile hekiminiz, hem acil bir hasta ve cinsiyet aranması.
Belki güvenlik yönünden haklı olabilirler, ama böyle durumlarda yanınızda bir bayan dolaştırmanın en son akla gelebilecek durumu.
Ben nasıl doktora güveniyorsam onunda hasta refakatçısına güvenmesi gerekmiyor mu?
Bazı eğlence yerlerine DAMSIZ girilmez şartı varsa, sağlıkta da "damsız refakatçi olmaz" zamanı galiba!
Devletin, bir takım yenilikleri getirirken yöre ve töreleri de göz önüne almak zorunda olduğunu anladık.

Tüm sağlık çalışanlarının tıp haftası kutlu olsun.
Yasemin Gürtürk

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa