07 Eylül, 2009

Sırça Sarayda Basma Elbise...

Bahar dallı basma elbise kirlenmişti. Üzerinden hoyratça çıkardılar bahar dallı elbiseyi.
Artık bahar olmayacak onun yüreğinde. Hazan yaprakları üzerine dökülecek, karlar yağacak belki beyaz, ama o üşüyecek.

Keşke hep filmlerde kalsaydı hikayeler. Seyrederken “en kötü şey tecavüz” dediğimiz sahneler beyaz perdede olsaydı, ışıklar yanınca hayal dünyası sona erseydi.
Ama öyle değil artık dünya. Zaman o kadar değişti ki, caniler doğdu.
Filmlerdeki küçük beyler vahşileşti.
Daha hayatının baharındaydı Münevver.
Basma elbisesi üstünde olmasa da, sevgisi yüreğindeydi. İnandı, sevdi, umut etti.
Günlüklerinde yazdığı gibi tereddütleri olsa da umutları vardı.
Sırça sarayda büyümüş küçük bey Cem. Para cebinde, soyadı ailede, canilik ruhunda.
Sevgisi ise koca bir yalan.

Bahar dallı, basma elbiseli Münevver yok artık.
Para, belki soyadı bilinen ailede hala güç.
Yakalanmadı, yakalatmadılar ya da yakalamadılar.
Kanunlar mı yetersiz, yoksa güç mü engelliyor kanunları.
Koltuktan etse de bazılarını, çark bazen başka dönüyor, basma elbiseliler için.

Yazık oldu bahar dallı basma elbiseli kıza. Güneşin doğuşunu tekrar göremiycek.
Peki ya güç, soyadı olan aileye gösterecek mi güneşin doğuşunu ne de batışını.
Kafalarını uzatıp camdan bakabilecekler mi yağmurun yağışına,
Koklayabilecekler mi yağmur sonrası toprağın güzel kokusunu.
Fare deliklerine kıstırılmış hayatları.

Bütün müştemilat isyanda artık.
Film şimdilik basma elbiseli kız için bitti.
Ama motor durmadı. Sırça saraylı küçük bey için senaryo hazır. Yeter ki yönetmen (emniyet güçleri) rolü sahibine versin.
Yasemin Gürtürk

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa